Pendik… İstanbul’un denize bakan yüzü, gün batımında altın renge bürünen sahiliyle hem huzuru hem heyecanı aynı anda taşıyan bir semt. Kalabalığın ortasında bile yalnız hissedenler için, zaman zaman sıcak bir kaçış noktası… Ve işte bu atmosferde, geceyi daha anlamlı kılan bir isim: Duygu.
Duygu’yla tanışmak; sadece bir randevu değil, bir güven bağı kurmaktır. O, seni kartlar ve formlar arasında boğmadan, elden ödeme gibi sade ama samimi bir yöntemle karşılar. Çünkü onun için önemli olan önce iletişim, önce rahatlık… ve önce aradaki sıcak bağdır.
İlk mesajla başlayan bu hikâyede, Duygu’nun verdiği cevaplar kısa, net ama içtendir. Ne yapay cümleler, ne ezberlenmiş yanıtlar… Onunla konuşurken bir sistemle değil, bir insanla iletişim kurduğunu hissedersin. Bu his, daha buluşmadan önce içini ısıtır.
Görüşme günü geldiğinde Pendik’in denize yakın otellerinden birine adım attığında, onu beklerken bile heyecan farklıdır. Çünkü Duygu sıradan biri gibi gelmez. Hafif bir parfüm, zarif bir giyim ve gözlerinde içten bir tebessümle karşısında durur. Kapıdan içeri girdiği anda odanın enerjisi değişir. Çünkü onunla gelen şey yalnızca beden değil; huzur, anlayış ve samimiyettir.
Sohbetle başlayan buluşma, seni tanımaya dayalı bir akışa döner. Ne istersin, nasıl hissediyorsun, ne seni rahatlatır… Duygu bunları anlamak için seni gözlemlemez, hisseder. Göz göze geldiğinizde içindeki sıkışıklık çözülmeye başlar. Çünkü onun yanında sadece arzular değil, duygular da kendine yer bulur.
Dokunuşları inceliklidir. Bir gösteri yapmak için değil, yakınlık kurmak için temas eder. Ne zaman sınırı geçeceğini sezgileriyle bilir. Seni zorlamaz, seni ezberlemez, seni senden beklemez. Sadece seni sen olduğun hâlinle kabul eder. Bu yüzden onunla geçirilen zaman, sadece haz değil; aynı zamanda dinginliktir.
Gece ilerledikçe, aranızdaki bağ daha da derinleşir. Arzuların yanında güven duygusu da büyür. Çünkü Duygu seni bir anlık heyecana değil, anlamlı bir karşılaşmaya çağırmıştır. Ve en güzeli, bu buluşma seni strese sokan hiçbir detay içermez. Ödeme meselesi bile, fazla konuşulmadan ve en sade şekliyle çözülür.
Sabahın ilk ışıkları odaya süzülmeye başladığında, Duygu sessizce hazırlanır. Ama o odadan çıkarken ardında yalnızca bir gece değil, bir deneyim bırakır. İçten, gerçek, doğallığıyla iz bırakan bir gece… Ve sen, onun gidişinden sonra bile o yumuşak sesi, hafif tebessümünü, gözlerinin içindeki sıcaklığı hatırlarsın.
